Ad

cop21 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cop21 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Dirençli Şehirlerin Geleceği


Akıl, eşref-i mahlukat olarak yaratılan insanın en önemli meziyetidir. Dünya ortaçağı yaşarken bizim medeniyetimiz İbni Sina ları, İbni Haldunarı, Ali Kuşçuları, Cezerileri, Farabileri yetiştirdi. Sözgelimi Farabi şehirleri vücuda benzetiyor. Nasıl vücut sağlıklı yaşaması için organların birbiriyle uyumlu olması gerekiyorsa hepsi kalbe bağlanıyorsa İşte bizim Şehircilik anlayışımızda da merkeziyet gönüllü belediyeciliktir.

Dünyanın ilk şehir kavramında Göbeklitepe ile yani tarihin sıfır noktası ile Anadolu'da görüyoruz. Bunun yanında Tarım bereketli hilal'den sonra ilk yine Anadolu'da yeşertilmiştir.

Yeşil Orman Okulu, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları üzerine çalışmalar yürütür


Taktiksel Şehircilik

“taktiksel şehircilik, mahalle yapılaşmalarında uzun vadeli değişimi hızlandırmak için kısa vadeli, düşük maliyetli ve ölçeklenebilir müdahaleler kullanan ve şehir, organizasyon ve/veya vatandaş öncülüğünde gerçekleştirilen bir yaklaşımdır.”

Taktiksel şehircilik projelerinin en çekici özelliklerinden biri, yayılma hızlarıdır; haftalar veya aylar yerine genellikle günler içinde yapılırlar. Sürecin kısalığı, dahil olan herkese çabalarının sonuçlarını çok hızlı bir şekilde görme ve bir başarı ve gurur duygusu yaşama şansı verir. Üstelik, bu müdahaleler neredeyse her zaman gerçekleştikleri ortamlarda somut olumlu dönüşümler yaratır, ayrıca tabandan yukarı çıkan bir tasarım ve birlikte yaratma ilkeleri sayesinde yeniliği demokratikleştirir. Ek olarak, başarılı olduğunda, çıktıların çoğu kentsel ortamlarda kolayca kalıcı demirbaşlar haline gelebilir. Taktiksel şehircilik uygulamaları, yerel topluluklar, ilgili vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları (STK'lar) ve yerel yönetimler de dahil olmak üzere birçok grup ve/veya kurum tarafından yürütülebilir. Taktiksel şehircilik, tanımı gereği, kapsayıcı ve katılımcı bir topluluk oluşturma uygulaması ve birçok ülkede görülen sosyal uyuşmazlık seviyeleri düşünüldüğünde buna her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu açık.

Dirençli Şehirler

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan 11. Hedef; ‘Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar’ bünyesinde 6K önemlidir. Bunlar; katılımcılık (11.2), kapsayıcı (11.3), koruma (11.4), afet kontrolü (11.5), kamusal alanların yeşillendirilmesi (11.7), kalkınma (11.A) önemsenmelidir. Dolayısıyla şehir, şehir çevresi ve şehir ekolojisi ni önemseyen yeni bir proje modeli geliştirilmelidir. 

Kent hakkını, SKA için 6K yı, iklim değişikliğini ve şehirlerin ekolojisini merkeze alan dirençli şehirler teknik ve teknolojik faaliyetleri öneren bir proje olacaktır.

Bu konuda lütfen düşüncelerinizi aşağıda yorum olarak veya İLETİŞİM kısmından bizimle paylaşabilirsiniz..



İklim İçin Kentler; https://www.stgm.org.tr/sites/default/files/2021-11/350_booklet_2.pdf

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI BİZ NELER YAPABİLİRİZ?




 Paris İklim Zirvesi’nde Neler Konuşuldu” başlıklı çalışmamızda İklim  Değişikliği Konferansında neler konuşulduğunu aktarmış ve Paris  Anlaşmasının Türkçesini vermiştik. “İklim Değişikliği Anlaşmasını Doğru  Okumak ve Bundan Sonrası” başlıklı çalışmamızda da iklim değişikliğinden  zarar görenler açısından meseleyi ele almış ve kar örtüsündeki düşüşün  etkilerinden, iklim değişikliğinin gıda güvenliği, ormanlar ve araziler  üzerindeki etkilerinden, finans kuruluşlarına etkisinden, sermayedarlar ve yatırımcıların beklentilerinden, yerel yönetimlerin bu etkilerle mücadelede sorumluluk alması gerektiğinden ve ada ülkelerinin iklim değişikliğinden çok etkileneceğinden bahsetmiştik. Bu çalışmada da dünya, ülkemiz ve
Süleyman ÇETİN

çevremiz için bireysel olarak neler yapabileceğimizi işleyeceğiz. 

İklim değişikliğiyle ilgili en yetkin bilimsel kurum olan Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 2014 sonunda yayınladığı 5. Değerlendirme Raporuna göre; bilim insanları sıcaklık artışının önümüzdeki 80 yılda 4 santigrat dereceyi bulmasından endişe ediyor. Bu endişeden yola çıkarak IPCC, önümüzdeki dönemde “Isı Artışındaki 1,5 Derece”, “Çölleşme” ve “Okyanuslar” başlıklı 3 özel rapor hazırlamayı kararlaştırdı. Bu raporlarda ulaşılacak sonuçlar, Paris İklim Değişikliği Anlaşmasının uygulanması açısından önem teşkil etmektedir. Örneğin ısı artışının nedenlerini ve önleme yöntemlerini biraz daha bilimsel tartışmak için bu raporlar çok önemli işlev görecektir.

İklim Değişikliği Paris Anlaşmasında belirlenen hedef, sıcaklık artışını 2 santigrat derecenin altında tutmaktır. Bu maksatla hazırlanacak projeler için zengin ülkeler, 100 milyar dolar ayıracaklar. Bu kapsamda başta ABD ve Çin’in büyük sorumlulukları var. Küresel ısınmaya etkisi yüksek olmayan yoksul ülkeler ise gönüllülük ilkesiyle hareket edecek. Onlardan daha çok yeni nesiller için farkındalık oluşturmaları beklenmekte.

Anlaşmanın diğer bir hedefi de; karbon salınımını 2050’ye kadar tahammül edilebilir seviyeye çekmek. Anlaşmaya taraf ülkeler, bu bağlamda 2023’te değerlendirme toplantısı yapacaklar ve yeni hedefler belirleyecekler. Hedeflere ulaşma açısından değerlendirme toplantısı önemli olacaktır.

Hükümetler neler yapabilir?

Hükümetlerin bu konuda yapabileceği çok şey var. Karbon tutumunu teşvik fonları oluşturmak, projelerde karbon tutumu bileşenlerini belirlemek, karbon salınımına ek vergi koymak, fosil yakıt yatırımlarından çekilmek, sanayi sektöründe karbon salınım standartlarını düşürmek, yenilenebilir enerjiye devlet desteği sağlamak ve ağaçlandırmayı artırmak, bunlardan bazıları.

Peki ya bireyler?

Ağaçlar ve ormanlar iklim değişikliğine karşı sahip olduğumuz en önemli silahtır. Karbon depolaması ve doğal filtre özelliği ile ağaçlara ve ormanlara ihtiyacımız var. En çevreci hane, evinden en az çöp çıkan hanedir. Aynı şekilde en çevreci bireyler, karbon ayak izi en küçük olan bireylerdir.

iklim-degisikligi-2

– Karbon Salınımını Azaltmak

Karbon salınımınızı azaltacak önlemler elinizde. Özel araç yerine toplu taşıma ve bisiklet tercih etmek, daha temiz yakıt kullanmak, su kaynaklarını ve elektriği boşa harcamamak ve geri dönüşüme dikkat etmek atabileceğiniz en basit adımlar.

Kırmızı et ve diğer hayvansal gıdaların tüketiminizi azaltarak da metan gazı salınımınızı büyük ölçüde azaltabilirsiniz.

– Sivil Toplumu Desteklemek

En önemli konu ise farkındalık yaratmak. Sosyal medya emrinize amade. Çevreyi korumak ve fidan dikmek için çalışan vakıf ve dernekler desteğinizi bekliyor. Hatta adınıza ağaçlandırma yapacak ya da karbon tutulmasıyla ilgili çalışmalar yapan bir derneğe destekçi olabilirsiniz. Yapacağınız bağışlarla sevdiklerinizin adına ağaç diktirmek harika bir hediye olabilir.

– Kaybolan Özelliklerimiz

İklim Değişikliğinden dolayı Anadolu’nun geleneksel arazi kullanımı ve iyi tarım uygulamaları kaybolabilir. Bu geleneksel iyi arazi kullanımı ve iyi tarım uygulamalarını belirleyip yayınlamak gerekir. Çevrenizde zor arazi şartlarına rağmen toprağa sadık, onu en uygun şekilde işleyen insanlara özenin veya onlara moral verin. En önemlisi, köydeki arazilerinizi ne olursa olsun köyden olmayanlara satmayın.

– Medeniyetimiz ve Emanet Bilinci

Tabiatı bizden öncekilerden miras olarak değil, gelecek nesillerden emanet olarak aldığımızın bilincinde olmalıyız. Sadece bugünü değil, yarınları; sadece kendimizi değil, çocuklarımızı da düşünmeli, adımlarımızı buna göre atmalıyız. Emaneti sahibine teslim edinceye kadar onu en iyi şekilde korumak, kollamak, muhafaza etmek görevimiz olmalıdır.

Gandi’nin dediği gibi: “Dünya hepimize yeter, fakat hırslarımıza asla”. Dünyayı sömürme ve tahrip etme yolunda insanoğlunun dizginlenemeyen ihtiraslarının emrinde, menfaatçi ilmin desteğindeki teknik en büyük tehlikedir. Teknoloji, kültür ve medeniyetin önüne geçmemelidir.

– Önümüzdeki İklim Konferansı

cop22İklim Değişikliği Taraflar Konferansı COP22, 7- 18 Kasım 2016 tarihlerinde Fas’ın Marakeş Şehrinde yapılacak. Bilindiği gibi İklim Değişikliği Taraflar Konferansına aday olan ülkemiz, 2020’de İklim Değişikliği Taraflar Konferansına (COP26) ev sahipliği yapabilir. Ev sahibi olmadan önce kurumlarımızın ve STK’larımızın, süreci iyi takip ederek konuyu öğrenmeleri gerekmektedir. Süreci takip eden bireyler, COP26’ya ev sahibi olduğumuzda edindikleri bilgi birikimi ve tecrübe sayesinde kurumları veya STK’ları adına temsilci olma şansını elde edebilirler. Böylece plan, strateji, iyi uygulama örneklerini ve projeleri sergileme ve inceleme şansları da olabilir. Bu şansı iyi değerlendirmek gerekir.

Sonuç olarak gelecek nesilleri ve dünyayı, iklim değişikliğinden kaynaklanabilecek felaketlerden kurtarmak için her birimize sorumluluk düşmektedir. Bu sorumluluğu yerine getirmek için ivedilikle harekete geçmeliyiz.

.

Süleyman ÇETİN

Çevre Mühendisi






İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ANLAŞMASINI DOĞRU OKUMAK VE BUNDAN SONRASI

 


Süleyman ÇETİN

İklim Değişikliğine ilişkin uluslararası müzakerelerde birçok sektörü etkileyecek kararlar alınırken, iklim değişikliğinin var olup olmadığına yönelik tartışmaları bir kenara bırakıp, Türkiye’nin konuya ilişkin çeşitli senaryoları görmesi ve İklim Değişikliği Anlaşmasını doğru okuması gerekmektedir.

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı sırasında alınan kararlar çerçevesinde hazırlanan Paris İklim Değişikliği Anlaşması, 22 Nisan 2016 tarihli New York’ta düzenlenen törenle imzaya açıldı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un öncülüğünde düzenlenen törende 175’ten fazla ülke bu anlaşmaya imza attı. 2015 Aralık ayında üzerinde uzlaşılan bu anlaşmanın imzalanması için belirlenen son tarihin Nisan 2017 olduğu belirtilmektedir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) ise 1992 yılında kabul edilerek resmen 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmişti ve sözleşmenin 194 tarafı bulunmaktaydı.

Paris İklim Değişikliği Anlaşması, Kyoto Protokolü dönemini sona erdirmiş ve yeni bir mutabakatı yürürlüğe koymuştur. Paris İklim Değişikliği Anlaşmasının kabaca iki tarafı olduğu söylenebilir; İklim değişikliğinden zarar görenlerin tarafı ve İklim değişikliğine sebep olanların tarafı… Bu iki taraftan bahsederken anlaşmanın aslında ülkemiz, kurumlarımız ve sektörlerimiz için neler ifade ettiğinden de bahsedeceğiz.

iklim-1Foto: İklim Değişikliği Anlaşmasını Doğru Okumak

İklim Değişikliğinden Zarar Görenlerin Tarafı

 Ada Ülkeleri

Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri olarak bilinen Bahamalar, Küba, Porto Riko, Papua Yeni Gine, Bahreyn, Şeyseller, Maldivler, Singapur gibi 52 kadar ülkenin bazılarının iklim değişikliğinden kaynaklanan deniz yükselmesi ile adeta yok olma sürecinde olduğu dile getiriliyor. Bu ada ülkelerinin ortak özellikleri ise sınırlı arazilere sahip olmaları, sınırlı kaynaklara sahip olmaları, nüfuslarının artmakta olması ve doğal felaketler ile çevresel olumsuzluklara karşı dayanıksız olmaları olduğu biliniyor. İklim Değişikliği müzakerelerinde en güzel gelişmelerden birisi de, Pasifik Okyanusu ada uluslarının ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan küçük ülkelerin gücünde ve etkisinde görülen artış olduğu dile getirilmektedir. Sergiledikleri dayanışma ve istikrarlı toplumsal öfke, birkaç yıl önce hayal dahi edilemeyecek bir koalisyon oluşturmalarını sağladı.

Kar Örtüsündeki Düşüş

Kayakçılar, yürüyüşçüler, çiftçiler, ormanlar ve Kaliforniya’daki tüm diğer canlılar, iklim değişikliğinden dolayı kar örtüsündeki düşüşün etkisini hissediyor. Örneğin; karla kaplı sıradağları anlamına gelen Kaliforniya– Sierra Nevada’nın kar örtüsü 500 yılın en düşük düzeyinde seyrediyor.

iklim-2

Foto: Kaliforniya- Sierra Nevada Dağları

Finans Kuruluşları

Sel, Çığ, Taşkın, erozyon, kuraklık, çölleşme gibi artan doğal afetlerden dolayı Sigorta şirketlerini de ilgilendiren iklim değişikliği anlaşmasının  sigortacılık faaliyeti yapan finans kuruluşlarını da rahatlattığı dile getirilebilir.

Sermayedarlar ve Yatırımcılar

Enerji sektörü sermayedarları, yatırım fonu yöneticileri, yatırım fikri olanlar, gelecek hakkında öngörü sahibi olmak isteyen birçok firma, geleceğin kendilerine neler getireceğine dair bir fikir edinmeye çalışıyordu. “İstedikleri şey, gelecekte ekonominin nasıl biçimleneceğine dair bir işaretti” diyor; yenilenebilir enerjiye geçişi destekleyen siyaset bilimci Michael Jacobs.

Yerel Yönetimler/ Belediyeler

İklim değişikliğinden dolayı yoğun kentleşme baskısı veya tam tersi olarak yoğun kentleşme baskısından dolayı iklim değişikliğinin meydana gelmesi, Yerel Yönetimleri de bu konuda harekete geçirdi. Taraflar Konferanslarında Yerel Yönetimleri (yani Belediyeleri) sahaya çekme çabası olarak ta bilinen “Yerel Yönetimler Formları”, mevzuatları, yatırımları, alt yapı çalışmalarını ve göç sorununu ele alıyor.

Gıda Güvenliği ve Araziler Üzerindeki Etki

İklim değişikliğinden dolayı gıda güvenliğinin tehlikeye girmesi ve çölleşme sürecinden dolayı tarım arazileri, orman ve meralardaki sorunlar, gıda sektörünü yakından ilgilendirmektedir. İklim Değişikliğine uyum süreci yeni bir anlaşmayla yeni bir döneme girerken tarım, orman, hayvancılık, su ve gıda ile ilgili kurumların yeni döneme ne kadar hazır oldukları merak konusudur.

iklim-3

Foto: İklim Değişikliği soframıza kadar gelebilir.

Ormancılık sektörü de iklim değişikliği sebebiyle birçok çalışmalar yapmaktadır. Örneğin; Türkiye’de ormancılıkta karbon tutumu yani karbon kredisinin elde edilmesi yönünden çalışmalar yapılırken, bir yandan da Karbon Piyasasına tam anlamıyla girilecek sürece hazırlık yapılıyor. İklim değişikliğine uyumlu ağaç türlerin belirlenmesi ve ormanların kurulması çalışmaları son dönemde hız kazanan önemli çalışmalardır. Belki küresel düzeyde UNFF’nin (Birleşmiş Milletler Ormancılık Formu) hazırladığı bağlayıcı Orman Sözleşmesi de bu sürece eklemlenecektir. Yani Paris İklim Değişikliği Anlaşması ve iklim değişikliği müzakerelerine uyumlu bir Orman Sözleşmesi yakındır.

İklim Değişikliğine Sebep Olanların Tarafı
Fosil Yakıt Üreticileri

Petrol devlerinin tartışılan iklim anlaşmasına mesafeli yaklaştığı biliniyor. En büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Ortadoğu’daki gücünü kullanarak başka ülkeleri de müzakere masasından uzaklaştırma çabasındayken son süreçte Paris İklim Anlaşmasını imzalamayarak yalnız kaldı. Diğer yandan kömür üreticisi dev şirketler, Paris İklim Değişikliği Anlaşmasındaki “ısı artışını 1,5 dereceyle sınırlama çabası” cümlesini çıkarlarına aykırı buluyor.

Paris Anlaşmasını Fırsat Olarak Görmek

Yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde ucuz malzeme ve makine donanımı satışı için Çin firmalarının hazırlık yaptığı biliniyordu. Çin’in müzakere masasında daha çok bu yönde tavır aldığını, Çevre ve Kalkınma Müzakereleri için Raporlama Servisi (İİSD)’nin COP21 boyunca günlük olarak hazırladığı bültenlerden görebilirsiniz. Çin müzakere ekibinin dünyaya daha çok ucuz malzeme ve makine donanım satışı için Paris İklim Değişikliği Anlaşmasına taraf olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır.

Yatırımları yeşile boyama fikrini yeni duymadığınızdan eminim. Yani her ne yapılırsa yapılsın ‘yeşil’ ve ‘sürdürülebilir’ kelimesini kullanarak veya “iklim değişikliğine uyum süreci” diye zaman kazanmaya çalışmanın ülkelerin yeni stratejisi olduğunu söylemeden edemeyeceğim.

Ancak yine de, sadece ABD ve Çin’in dünyadaki sera gazı salınımının %40’ından sorumlu iken müzakerelerde olumlu tavır takınmalarının ve Paris İklim Değişikliği Anlaşması imza törenine katılmalarının önemli olduğu dile getiriliyor.

Ev Sahibinin Müzakere Gücü

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansının ev sahibi olan Fransa, konferansta anlaşmayı kabul ettirmek için çok çaba gösterdi. Ev sahibi olacağı bu konferans için benim bildiğim kadarıyla 3 senedir çalışarak gündemde kaldı. Ara hazırlık konferanslarını uluslararası gündeme taşırken, ulusal fikir ve kapasite arttırma çabaları da takdire şayan idi.

Esasen böylesine önemli bir anlaşmanın meydana getirdiği marka değerini de hesaba katmadıklarını söylemek mantıklı olmaz. Yani böylesine büyük bir Anlaşmanın sadece Fransa’da (Paris şehrinde) karara bağlanabileceği algısını iyi yönettiler. Sonuçta da anlaşma, “Paris Anlaşması” olarak anılmaya başlandı.

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SDGs) ve Paris İklim Değişikliği Anlaşması, son dönemin en önemli iki olgusudur. Rio Sözleşmelerinde (UNFFC, UNCCD, UNCBD) ve diğer müzakerelerde karar almanın pek kolay olmadığını ve müzakere masalarındaki diplomatların işinin zor olduğunu, Çölleşmeyle Mücadele 12. Taraflar Konferansı esnasında müşahede etmiştik. Dolayısıyla 2020 yılında Kyoto Protokolünün yerine geçecek olan Paris İklim değişikliği Anlaşmasının diplomatları tarihe geçeceklerdir. Nitekim eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore; “Torunlarımız, bundan yıllar sonra insanlığın iklim krizini çözümleme konusundaki medeni cesaretini değerlendirdiğinde, 12 Aralık 2015’e ülkelerin en sonunda harekete geçme kararı verdiği gün olarak bakacak,” demiştir.

Sonuç Olarak

İklim Değişikliği Anlaşmasının Türkçe metnini okumadıysanız okumanız ve kurum, kuruluş veya yatırımlarınızı şekillendirebilecek bu metni irdelemeniz yerinde olacaktır. Kyoto gibi bir süreç başlamadan önce son fırsatı iyi okumalı ve değerlendirmelidir. Türkiye’de faaliyet gösteren özel sektör firmaları ve kurumları, fosil yakıtlardan uzaklaşmayı başlatan tarihi nitelikteki Paris İklim Değişikliği Anlaşması ile meydana gelecek yeni “İklim Değişikliği Uyum Süreci”nin önemli fırsatlar getirebileceğini bilmelidir. Bu fırsatlar sadece enerji sektörü için değil, yukarıda zikredilen sektörler için de geçerli olacaktır.

“Sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak” için süreç Başlıyor Hazır mısınız?  

.

Süleyman ÇETİN

Çevre Mühendisisuleymancetin@engineer.com

PARİS İKLİM ZİRVESİ’NDE (COP21) NELER KONUŞULUYOR?


Süleyman ÇETİN
Süleyman ÇETİN

UNFCCC, 1992’de Rio’da kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği  Çerçeve Sözleşmesi demek. Sözleşmenin kabulüyle sözleşmeye taraf  ülkelerin dâhil olduğu Taraflar Konferansları (COP) dönemi başladı. İlk  konferans yani COP1 Berlin’de yapılırken, Kyoto Protokolü 1997’de COP3’te  imzalandı. Kyoto Protokolü Sera gazı emisyonlarının %5 azaltılmasını  hedefliyordu. Ancak ABD Senatosu imzalamadığı için 2004’e kadar  yürürlüğe giremedi ve sonrasında da uygulanamadı. Kyoto’daki hayal  kırıklığı, 2009  Kopenhag’daki COP15’te de devam etti. Bu yüzden COP21,  iklim  değişikliğiyle mücadele için son şans olarak görülüyor.

Uluslararası arenada yetersizliği dile getirilse de bağlayıcılığı süren tek uluslararası metin olan Kyoto Protokolü, 2020 yılında sona erecek. Dolayısıyla Paris’teki yeni anlaşma, 2020 yılı sonrasının iklim rejimini belirleyecek. Amaç, küresel ısınmayı +2 derecede tutmak. 195 ülke 40 bin delegeyle anlaşma için 30 Kasım-11 Aralık’ta BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) 21’inci Taraflar Toplantısı (COP 21) kapsamında Paris’te çalışıyor. Burada atılacak imzalar, sivil toplumun çalışmalarını, iş dünyasını ve en önemlisi hepimizi, tüm ekosistem ve canlıları ilgilendiriyor. Türkiye delegasyonu İklim Değişikliği Baş müzakerecisi ve Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin BİRPINAR başkanlığında yaklaşık 150 kişi ile Paris’te bulunuyor.

Kyoto Protokolü’nün bitimine 4 yıl kala hala en büyük kirleticilerden itirazlar var ve henüz Protokolü onaylamadılar. Yani Paris’te imzalanması beklenen yeni anlaşmanın bu konuda konsensüs sağlaması için ülkeler üzerinde “bağlayıcı” olması gerekiyor.

Diğer yandan 80 kadar ülke, Ulusal Emisyon Azaltım Beyanlarını (INDCs) BM’ye sunsa da bu azaltımın “yavaş” olacağı açıklanmakta.

Yoksul ve gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelede sergileyecekleri uyum grafikleri de bu ülkelere aktarılacak finansal yardımlar için önemlidir.

Durban Platformu ile karara bağlanan “Yeşil İklim Fonu” için 2020 yılına kadar her yıl gelişmiş ülkelerin 100 milyar ABD Doları para aktarma taahhüdü sürüyor.

Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 5. değerlendirme raporuna göre, 1901-2012 yılları arasında sıcaklık 0,9 santigrat derece arttı. Bunun da iki nedeni var; fosil yakıt ve net arazi kullanımı değişikliği yani karbondioksiti tutacak okyanus ve ormanların yok edilmesi. Grönland ve Antarktika buzulları son 20 yılda kütle kaybediyor; buzullar küçülmeye devam ediyor. 1900’dan beri toplamda deniz seviyesi 19 santimetre yükseldi. Olası senaryolara göre hiçbir şey yapılmazsa küresel sıcaklığın 5 dereceye kadar çıkabileceği belirtiliyor. IPCC raporunda net olarak başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yüzde 80’ninin yer altında kalması gerektiği de ifade ediliyor.

Paris İklim Zirvesi’nde yani COP21’de ne konuşuluyor?

Yaşanabilir bir dünya için sıcaklığın 2 derecenin altında tutulması ve fosil yakıt rezervlerinin dörtte üçünün yer altında tutulması gerekiyor. İşte bu sebeple, BM üyesi 190’dan fazla ülke 2020’den itibaren geçerli olacak bir iklim sözleşmesi hazırlamak için bir araya geliyor. Amaç sera gazı emisyonlarını azaltarak iklim değişikliğinin getireceği olası felaketlerin önüne geçmek.

Şimdilik gelen haberlere göre “Paris anlaşması” değil de “Paris Çıktıları” ifadesiyle devam eden müzakerelerde üzerinde uzlaşılması gereken üç temel konu var;

  • anlaşma uzun vadeli bir iklim mücadelesine ve uzun vadede karbon emisyonuna dair hükümler içerip içermeyeceği,
  • ülkelerin iklim politikalarının nasıl takip edileceği ve yapının şeffaflığı,
  • iklim değişikliği ile mücadeleye ayrılacak finansman ve bu finansmanın nasıl dağıtılacağı.

Paris’te devam eden müzakerelerin ikinci haftasında Yüksek Düzeyli Toplantılarında Bakanların katılımı ile tekrar hareketlenmiş oldu. Ev sahibi Fransa’nın zamandan kazanmak adına kilit konularda müzakere görevini bazı ülke bakanlarına devrettiğini söyleyebiliriz.

Türkiye İklim Değişikliği Konusunda Beyaz Bir Sayfa Açtı

Üst Düzey Oturumlarda Türkiye Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı da konuşma yaptı. Sayın Bakan Konuşmalarında; “İklim değişikliği konusunda beyaz bir sayfa açan Türkiye, sorumluluklarını yerine getirmek için elinden geleni yapmaya çalışacaktır” ifadesini kullandı. Bakan Sarı, küresel iklim değişikliği meselesinin sadece bizim neslimiz için değil, aynı zamanda gelecek nesiller için de büyük bir tehdit arz ettiğini kaydetti. Sarı şunları dedi: “Ülkemizin sürdürülebilir olarak kalkınmasını sağlayacağız. Bundan sonraki süreçte yenilenebilir enerji çalışmalarımızı hızlandıracağız. Binalarımızı enerji verimli hale getireceğiz. 2023 yılı yüzde 30 yenilenebilir enerji hedefimize şüphesiz ulaşacağız. Paris iklim müzakerelerinde gelecek nesillerin korunması için iklim değişikliğine karşı alınacak tedbirlerin uygulanmasına da katkılarımızı sunacağız.”

Türkiye 2030’a kadar sera gazı emisyonunu olası büyüme senaryosu üzerinden yüzde 21 azaltacağını açıklarken;

• enerji alanında güneş enerjisini ve rüzgar enerjisini yükselteceğini,

• hidroelektrik enerji potansiyelinin tamamını kullanacağını,

• 2030’da nükleer santral kuracağını,

• elektrik iletim ve dağıtımındaki kaybı indireceğini söylüyor.

Türkiye 2020 yılında yapılacak olan İklim Zirvesi ve Taraflar Konferansı (COP26) için resmen adaylığını açıkladı. Ülkemiz Çölleşmeyle Mücadele Taraflar Konferansında Taraflar Konferansı konusunda deneyim kazandı. Türkiye için Kyoto Protokolünün yerine geçecek Paris anlaşmasının yürürlüğe gireceği yılda anlamlı bir COP başkanlığı olacaktır.

Türkiye özel sektör temsilcilerinin enerji verimliliği alanındaki iddialı projeleri ve uluslararası işbirliklerine çağrılarının önemli olduğunu dile getirebiliriz.

Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası… gibi finans kuruluşlarının UNFCCC İklim Değişikliği Müzakerelerinde aktif yer alması da diğer önemli bir katılım olduğu dile getirilebilir. Diğer yandan STK temsilcileri de gönüllü olarak süreçte aktif yer almaktadır. STK’lar kendi çalışmalarını yan etkinliklerde yayımlarken günlük bültenlerle hem delegeleri ve hem de kendi okurlarını bilgilendirmektedir.

Gençlerin Çalışmaları Nasıl Devam Ediyor?

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) 21’inci Taraflar Toplantısı (COP 21) öncesinde “Uluslararası Genç İklim Hareketliliği” (IYCM) çeşitli toplantılar ve atölye çalışmalarıyla gençlerin dikkatini iklim değişikliğine çekerken gençleri müzakerelere hazırladılar. Paris’te bu sene ‘Gençlik Konferansı- COY11’ ile çalışmalarına başlayan gençler, iklim değişikliği müzakerelerinde yeni proje fikirlerini diğer gençlerle paylaşırken gençliğin enerjisini COP21’de göstermeye çalıştılar. Çölleşmeyle Mücadele 12. Taraflar Konferansı Ankara COP12 sonrasında kurulan Çölleşmeyle Mücadelede Gençlik Platformu iklim değişikliği müzakerelerini ve gençlik çalışmalarını izlerken çalışmalarına da devam ediyor.


Süleyman ÇETİN – Çevre Mühendisi