Ad

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

GES, RES, JES, HES

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları

secap, sıfır atık, su

YEŞİLE BOYAMA

yeşile boyama

NET SIFIR KARBON

net sıfır karbon
COP21 Paris

Türkiye İçin Yeşil Ulaşım Rehberi: Norveç Modeli

PETROLDEN ELEKTRİĞE: NORVEÇ MODELİNDEN NE ÖĞRENMELİYİZ?

Değerli dostlar,

Dünyanın en zengin petrol rezervlerinden birine sahip olan bir ülkenin, birkaç on yıl içinde fosil yakıtı terk edip elektrikli araçta liderliğe oynaması…
Bu bize garip geliyor olabilir. Ama Norveç bunu başardı.

2024 yılı itibarıyla satılan her 100 yeni aracın 89’u elektrikli.
Bu bir tesadüf değil, bu bir başarı öyküsü.
Üstelik teknolojik değil, stratejik bir başarı.

Norveç Ne Yaptı da Bu Noktaya Geldi?

  1. Vergileri sıfırladı.
    Elektrikli araçlar ithalat ve satışta KDV'den muaf tutuldu. Bu da EV'leri içten yanmalı araçlardan daha ucuz hale getirdi.

  2. Teşvikleri gündelik hayata entegre etti.
    Otobüs şeritlerini kullanma izni, ücretsiz otopark, köprü ve tünel geçişleri, indirimli feribotlar…

  3. Yenilenebilir enerjiyle altyapı kurdu.
    Norveç'in elektrik üretiminin %98’i hidroelektrikten geliyor. Yani şarj edilen araçların elektriği zaten temiz.

  4. Kamu kampanyalarıyla toplumu dönüştürdü.
    Sadece araç değil, bakış açısı da değişti. Elektrikli araç sahibi olmak statü değil, norm haline geldi.

Asıl Mesele: Mantıklı Olmak

Norveç bize teknolojinin değil, iyi yönetimin, tutarlı politikanın, kararlılığın ne kadar dönüştürücü olduğunu gösteriyor.
Elektrikli araçları "lüks" değil, erişilebilir, avantajlı ve rasyonel bir seçenek hâline getirdiler.

Bugün EV sahibi olmak, sadece çevreci olmak değil; ekonomik, pratik ve mantıklı bir tercih hâline geldi Norveç’te.

Peki Türkiye Bu Modelden Ne Öğrenmeli?

• Sıfır vergi değilse bile, kademeli vergi indirimi sağlanabilir.
• Toplu taşımayla entegrasyon şart: otobüs şeridi, öncelikli park gibi haklar verilebilir.
• Yerli enerji ile çalışan şarj altyapısı yaygınlaştırılmalı.
• EV’lere değil, EV’yi erişilebilir kılacak sisteme yatırım yapılmalı.

Kısacası mesele elektrikli araç üretmek değil, elektrikli araç tercih edilir bir hale getirmek.

SONUÇ OLARAK:

Norveç, petrol zengini bir ülke olarak elektriği seçti.
Çünkü mesele kaynak değil, vizyon.
Onlar iklim kriziyle savaşırken hem çevreyi korudular hem de ekonomilerini yeşil dönüşüme hazırladılar.

Biz de artık şunu sormalıyız:
"Petrole bağlı kalmak mı? Yoksa geleceği bugünden planlamak mı?"

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Kamu Yeşil Mimari Projeler ile Öncü Olmalı

YEŞİL DÖNÜŞÜME UYGUN MİMARİ PROJELER ŞART!

Değerli dostlar,

Dünyamız her geçen gün daha fazla ısınıyor, doğal kaynaklarımız azalıyor, betonla çevrili şehirlerde yeşile hasret büyüyen nesiller yetişiyor. Bu tabloda hâlâ mimaride estetik kaygılarla enerji tüketimini göz ardı etmek, kamu yapılarında ihtiyaçtan fazla enerji kullanmak artık lüks değil, bir israftır.

Geldiğimiz noktada mimari projelerin yeşil dönüşüm perspektifiyle hazırlanması zorunludur. Mimaride sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, gelecek nesillere bırakacağımız yaşam kalitesinin belirleyicisidir.

Yapay Havuza Değil, Toprağa Yatırım

Yıllardır mimari projelerde estetik unsurlar olarak yapay havuzlar, süs şelaleleri ve büyük su oyunları tercih edildi. Oysa iklim krizinin kapımızda olduğu bir dünyada, bu tür uygulamalar artık gerçekçi değildir.

Yapay havuzlar su israfıdır.
• Buharlaşma ve bakım için harcanan enerji ve kimyasal kullanımı ciddi bir çevresel yüktür.
• Bunun yerine yağmur bahçeleri, biyolojik göletler, gölgeli yeşil alanlar gibi hem estetik hem doğa dostu sistemler tercih edilmelidir.

Kamu Kurumları Öncelikli Olmalı

Yeşil mimarinin en büyük destekçisi kamu kurumları olmalıdır. Çünkü toplumun gözü, kamuya aittir. Belediyelerden okullara, hastanelerden kaymakamlıklara kadar her yapı:

Güneş panellerine sahip olmalı,
Doğal ışığı yeterince alacak şekilde konumlandırılmalı,
Yüksek enerji verimliliğine sahip cam sistemleriyle donatılmalı,
Gündüz dahi ışık yakılan binalar değil, gün ışığını verimli kullanan yapılar olmalıdır.

Eğer bir kamu binasında gündüz saatlerinde hâlâ yapay ışık yanıyorsa, burada hem tasarım hatası hem de kamu kaynağının israfı vardır.

Enerji Verimliliği Güzelliğin Önünde Gelmelidir

Mimari elbette estetik barındırmalıdır. Ancak estetik, sürdürülebilirlik ilkeleriyle çeliştiği anda anlamını yitirir.
Örneğin:

• Işık geçirmeyen koyu camlar,
• Güneşi engelleyen kalın çerçeveler,
• Isı kaybına neden olan gösterişli cepheler,
• Soğutma yükünü artıran koyu renk çatılar…

Güzel görünüyor olabilir, ancak bunlar enerji tüketimini artırıyor, karbon ayak izini büyütüyor.

Bunun yerine;

• Pasif güneş sistemleri,
• Termal camlar,
• Doğal havalandırma sağlayan mimari açıklıklar tercih edilmelidir.
• Beton değil, yeşil cepheler öne çıkarılmalıdır.

Betondan Öte: Yaşanabilir Mekânlar İnşa Edelim

Yeşil mimari, sadece az enerjiyle çalışan değil; aynı zamanda insanın doğayla bağını koparmayan projelerdir.
Bir binayı sırf “fonksiyonunu yerine getiriyor” diye betona gömmek, insanı da içine gömmek anlamına gelir.

Gölgelik ağaçlar, yeşil avlular, yağmur suyu toplayan çatılar, nefes alan duvarlar…
Bunlar geleceğin değil, bugünün ihtiyaçlarıdır.

SONUÇ OLARAK:

Eğer gerçek bir yeşil dönüşüm istiyorsak, bunu sadece kelimelerde değil, proje onaylarında, mimari çizimlerde, kamu ihale şartnamelerinde ve yapı ruhsatlarında görmeliyiz.
Yarın değil, bugün başlamalıyız.

Ben Süleyman Çetin olarak, çevre mühendisi ve proje uzmanı kimliğimle bu süreçte hem özel sektör hem kamu kurumları için yeşil mimari danışmanlığı, enerji ve çevre dostu bina projelendirme desteği sunmaktan memnuniyet duyarım.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı




Yeşil Mimari ile Tanışın: Çok Katlı Sürdürülebilir Yeşil Binalar

ŞEHİRLERDE ÇOK KATLI YEŞİL BİNALAR: SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARİ VE GELECEĞİN YAPILARI

Değerli dostlar,

Küresel ısınma, artan nüfus, sınırlı kaynaklar ve betonlaşmış şehir yapıları… Bütün bu sorunlar bizlere artık tek bir çıkış yolu bırakıyor: kentleri yeniden düşünmek ve dönüştürmek. İşte bu noktada, çok katlı yeşil binalar geleceğin şehirlerinin temel taşları arasında yer alıyor.

Yeşil Bina Nedir?

Yeşil bina, sadece çatısında birkaç bitki olan bir yapı değildir.
Gerçek bir yeşil bina;

Enerji verimliliği sağlar,
Atık yönetimini optimize eder,
Güneş, rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan yararlanır,
Su tüketimini azaltır,
Karbon salımını minimuma indirir,
• Ve en önemlisi insan sağlığına ve doğaya duyarlıdır.

Çok katlı yeşil binalar ise bu prensipleri yüksek katlı yapılarla birleştirerek yoğun kentleşmeye çözüm sunar.

Neden Çok Katlı?

Artan şehir nüfusunu barındırmak için geniş alanlar yerine dikey mimari tercih ediliyor. Ancak klasik beton yığınları yerine;

• Geri dönüştürülebilir malzeme kullanımı,
• Akıllı cephe sistemleri,
• Güneş panelleri entegre edilmiş cepheler,
• Gri su geri dönüşüm sistemleri,
• Yeşil balkonlar ve iç mekan bitkilendirmesi gibi özelliklerle çok katlı yeşil binalar ekosistemle barışık yapılar haline geliyor.

Türkiye'de Uygulanabilir mi?

Elbette.
İstanbul, İzmir, Ankara gibi kentlerde örnekleri çoğalmaya başladı. Ancak;

Mevzuat teşvikleri,
Belediyelerin destekleyici planları,
Müteahhitlerin çevresel farkındalığı,
• Ve en önemlisi halkın bu yapıları tercih etme bilinci olmadan bu dönüşüm yavaş ilerliyor.

Yeşil Sertifikalar Ne İşe Yarar?

Binalar uluslararası ölçekte LEED, BREEAM, EDGE gibi yeşil sertifikalarla derecelendirilmekte. Bu belgeler bir binanın;

• Ne kadar su tasarrufu sağladığını,
• Enerji tüketimini,
• Kullanılan malzemenin doğa dostu olup olmadığını,
• Ve iklim kriziyle mücadelesini belgelemektedir.

Geleceğin Kentlerinde Ne Görüyoruz?

Dikey tarım katları, yağmur suyu hasadı yapan çatı sistemleri, rüzgar türbinli kuleler, mikro-iklim alanları, doğa ile iç içe açık sosyal alanlar…

Bunların hepsi artık hayal değil. Mimaride, mühendislikte ve şehir planlamasında yeşil dönüşüm, lüks değil zorunluluk haline geldi.

Sonuç Olarak: Beton Değil, Nefes Alan Binalar İnşa Edelim

Çok katlı yeşil binalar, doğa ile kavga etmeyen, onunla uyum içinde yaşayan mimari çözümlerdir.
Eğer şehirlerde sürdürülebilirlikten söz edeceksek, önce göğe yükselen yapılarımıza doğayı katmakla başlamalıyız.

Ben Süleyman Çetin olarak yeşil bina dönüşümü, çevre danışmanlığı ve mimari projelerde iklim dostu çözümler üretmek isteyen kurum ve kişilere danışmanlık sunmaktan memnuniyet duyarım.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı


Kentsel Tarımın Geleceği: Çatı Bahçeleri

ÇATI BAHÇECİLİĞİ: BETON KENTLERİN YEŞİL UMUDU

Değerli dostlar,

Modern şehirlerin beton yapıları içinde doğaya ulaşmak her geçen gün zorlaşıyor. Ama çözüm aslında tam tepemizde olabilir: Çatılarımızda!
Çatı bahçeciliği, kentlerde yaşayan bireylere hem doğayı hem de üretimi yeniden sunan bir çözümdür.

Çatı Bahçesi Nedir?

Çatı bahçesi, bir yapının çatısında toprak veya özel sistemlerle oluşturulmuş bitkisel üretim alanıdır.
Bu alanlarda;

• Sebze yetiştirilebilir,
• Aromatik bitkiler üretilebilir,
• Süs bitkileri ile doğal gölgelik yapılabilir,
• Arılar ve kuşlar için yaşam alanı oluşturulabilir.

Neden Önemlidir?

Isı yalıtımı sağlar, binanın iç sıcaklığını dengeler.
Yağmur suyunu tutar, sel riskini azaltır.
Hava kalitesini iyileştirir, karbonu emer.
Şehir ekosistemine katkı sağlar, biyolojik çeşitlilik artar.
Kendi gıdanı üretme imkânı sunar.

Çatı Bahçesi Nasıl Kurulur?

  1. Statik Hesap: Çatı ağırlık taşıma kapasitesi kontrol edilmeli.

  2. İzolasyon: Su ve kök yalıtımı için özel membranlar kullanılmalı.

  3. Toprak Seçimi: Hafif, besleyici ve geçirgen toprak tercih edilmeli.

  4. Bitki Seçimi: İklime dayanıklı ve düşük bakım isteyen türler seçilmeli.

  5. Sulama Sistemi: Otomatik damlama sulama sistemi kurulabilir.

Kentlerde Yeni Bir Tarım Kültürü

İstanbul, Berlin, Tokyo gibi şehirlerde artık apartman çatılarında bile;

• Marul, domates, biber gibi sebzeler,
• Adaçayı, fesleğen gibi şifalı otlar,
• Balkon kovanlarında bal üretimi yapılabiliyor.

Topluluk Bahçeciliği ve Sosyal Katkı

Çatı bahçeleri bireysel olduğu kadar kolektif de olabilir.
Apartman sakinlerinin ortaklaşa bahçeciliği,
Okul çatı bahçeleriyle çocuklara doğa eğitimi,
Kentsel yoksullukla mücadelede gıda erişimini artırmak gibi etkiler sağlar.

Sonuç Olarak: Şehri Üretken Hale Getirmenin Anahtarı Çatımızda

Çatı bahçeleri, sadece yeşil bir alan değil; aynı zamanda yaşamı yavaşlatan, üretimi teşvik eden, doğayı geri çağıran bir kültürdür.

Eğer siz de kendi çatı alanınızı değerlendirmek, tasarım ve sistem kurulumunda destek almak isterseniz İklim Okulu çatısı altında proje danışmanlığı yapmaktan memnuniyet duyarım.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı




Kırsalda Kendi Kendine Yetebilen Yeşil Evler İçin Rehber

Kendi Kendine Yeten Ev Teknolojileri: Kırsalda Sürdürülebilir Yaşam Mümkün mü?

Değerli dostlar,

Giderek kalabalıklaşan şehirler, artan enerji ve gıda maliyetleri, doğayla kopuk yaşam biçimleri... Tüm bunlar, birçok insanı kırsalda daha sade ve sürdürülebilir bir hayat kurma arayışına itiyor. Ancak kırsalda yaşamak tek başına bir çözüm değil; doğayla dost, kendi kendine yeten bir yaşam modeli oluşturmak esas mesele.

Ben de bir çevre mühendisi olarak bu konuda çok soru alıyorum:
“Nasıl bir ev yaptırmalıyım ki, elektrik ve su için dışa bağımlı olmayayım?”
İşte bu yazıda, tamamen kendi kendine yeten bir ev için gereken temel sistemleri ve pratik önerileri paylaşmak istiyorum.

1. Enerji: Güneş + Rüzgar = Hibrit Sistem

Kırsalda bağımsız bir yaşamın en temel şartı, elektrik üretiminde dışa bağımlılığı azaltmak.
Bunun için:

Güneş panelleri: Çatınıza yerleştirerek evin tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilirsiniz.
Batarya sistemi: Gündüz toplanan enerjiyi gece kullanmak için mutlaka yüksek verimli batarya sistemleri kurulmalı.
Rüzgar türbini: Rüzgar alan bir bölgedeyseniz panelleri desteklemek adına küçük bir türbin ile hibrit sistem kurarak yılın her günü enerji üretimini sürdürebilirsiniz.

2. Su Yönetimi: Doğanın Döngüsünü Taklit Etmek

Kendi suyunuzu kendiniz sağlıyorsanız, sistemi destekleyen birkaç yenilikle tüm yıl boyunca yeterli suya sahip olabilirsiniz:

Su kaynağından doğrudan alım (kuyu, dere vb.)
Yağmur suyu toplama sistemi: Çatıdan inen suları depolayarak bahçe sulama ve temizlik için kullanabilirsiniz.
Gri su geri kazanımı: Banyo, lavabo gibi yerlerden gelen atık suyu filtreleyip tekrar kullanıma sunabilirsiniz.
Sızdırmaz foseptik + doğal arıtım sistemi (kamış filtre, çakıl filtre gibi basit yöntemlerle yerinde arıtım)

3. Isınma ve Serinlik: Doğayı Korumak İçin Doğayı Kullanmak

Yalıtım: Evin dış cephe ve çatı yalıtımı olmazsa olmazdır.
Pasif güneş tasarımı: Pencereleri güneye açarak kışın doğal ısı kazancı sağlanabilir.
Termal perde ve storlar: Geceleri ısıyı içerde tutar.
Serinlik için ağaçlandırma: Yazın evin çevresine gölge sağlayacak ağaçlar dikilmeli.
Soba yerine:

  • Yüksek verimli biyokütle sobası,

  • Toprak tabanlı ısıtıcılar,

  • Isı pompası (düşük enerji tüketimli sistemler) gibi çözümler değerlendirilebilir.

4. Atık Yönetimi: Kompostla Gıda Döngüsüne Katkı

Mutfak atıkları için kompost sistemi: Koku yapmaması için gölgede, rüzgâr alan bir köşeye kurulan basit sistemler (kapalı kompost kutusu veya solucan kompostu gibi) oldukça etkilidir.
Hayvansal atıklar: Gübre olarak değerlendirilerek toprağın verimini artırır.

5. Gıda: Bahçe, Sera ve Hayvan Yetiştiriciliği

Sebze bahçesi: Mevsimsel ürünler için açık alanda tarım yapılabilir.
Küçük sera: Kışlık üretim için uygun maliyetli sera sistemi kurulabilir.
Tavuk kümesi: Yumurta ihtiyacını karşılarken gübre üretimine de katkı sağlar.
Arıcılık ve küçükbaş hayvancılık: Ekolojik döngünün güçlenmesi açısından değerlidir.

6. Ek Sistemler ve Yaşam Kolaylaştırıcılar

Doğal yapı malzemeleri: Kireç, kerpiç, taş, ahşap gibi yerel malzemelerle yapılmış evler hem sağlıklı hem uzun ömürlüdür.
Doğal sabun ve temizlik malzemeleri üretimi
Güneş ocağı veya güneş fırını ile yemek pişirme sistemi
Mobil su analiz cihazı ile su kalitesini anlık kontrol etme
Doğal haşere kontrol sistemleri: Nane, lavanta, sarımsak gibi bitkilerle çevre düzenlemesi

Sonuç: Kırsalda Modern Ama Bağımsız Bir Yaşam Mümkün

Bu saydıklarımızın hepsi, kırsalda modern ama doğayla uyumlu ve sürdürülebilir bir hayat isteyen herkesin ulaşabileceği sistemlerdir. Doğru planlama, temel mühendislik bilgisi ve yerel kaynakların doğru kullanımıyla kendi kendine yeten bir ev hayal değil, gerçektir.

Eğer siz de bu tarz bir yaşam kurmak istiyorsanız,
projelerinizi şekillendirmek, fikirlerinizi sistemleştirmek ya da yerel kaynaklara göre özel bir çözüm üretmek adına ben Süleyman Çetin olarak proje danışmanlığı hizmeti veriyorum.
İklim dostu, ekonomik ve uygulaması mümkün olan bu sistemleri birlikte hayata geçirebiliriz.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı


İklim Krizini Reddetmek: İklim Değişikliği Uydurma mı?

İklim Değişikliği: Gerçek mi, Yoksa Küresel Bir Baskı Aracı mı?

Değerli dostlar,

Son yıllarda nereye dönsek “iklim krizi” diyen, her problemi “iklim değişikliği”ne bağlayan bir anlatıyla karşı karşıyayız. Sanki bu gezegen ilk defa sıcaklık değişimi yaşıyormuş gibi... Şunu en başta açıkça belirteyim: "İklim krizi" söyleminin bir baskı ve yönlendirme aracı olarak da kullanıldığını düşünmekteyim.

Tarihsel Süreçte İklim Her Zaman Değişti

İnsanoğlunun yaşadığı yeryüzü, hiçbir zaman sabit bir iklim düzenine sahip olmadı.

  • Orta Çağ Sıcak Dönemi’nde Avrupa’da bağcılık kuzeye kadar kaydı.

  • Küçük Buzul Çağı döneminde İstanbul Boğazı bile zaman zaman dondu.

  • Hatta Osmanlı arşivlerinde, kuraklık ve aşırı yağış dönemlerine dair sayısız belgeye ulaşmak mümkün.

Bunlar olurken ne sanayi vardı, ne fosil yakıt…
İklim değişti çünkü doğa döngüseldir. Yani iklimin değişmesi doğaldır; "kriz" haline getirilmesi ise politiktir.

Küresel Bir Siyasi Araç mı?

Dikkat edin, iklim değişikliği en çok nerede konuşuluyor?
Gelişmiş ülkelerde. Peki bu ülkeler ne yapıyor?

  • Gelişmekte olan ülkelerden karbon nötr taahhütler istiyor.

  • Enerji yatırımlarını durdurmalarını söylüyor.

  • Fosil yakıt kullanmayın deyip, kendileri nükleer enerji yatırımlarına yöneliyor.

  • “Yeşil dönüşüm” adı altında yeni pazarlar oluşturup kendi teknolojilerini ihraç ediyorlar.

Bu tabloyu gören biri tabi sormadan edemiyor:
Bu kriz kimin krizi? Gerçekten çevre için mi uğraşılıyor yoksa dünya kaynaklarını kontrol altında tutma stratejisi mi uygulanıyor?

İklim Değişikliği mi, "Kriz" Adıyla Algı Yönetimi mi?

“İklim değişikliği yüzünden göç arttı.”
“İklim krizi nedeniyle ormanlar yanıyor.”
“İklim değişikliği kuraklık yapıyor.”

Dostlar, bu cümleler artık o kadar ezbere söyleniyor ki, sorgulamak neredeyse yasak gibi. Oysa:

  • Her göçün sebebi iklim değil.

  • Her yangının sebebi sıcaklık değil.

  • Her kuraklık sadece küresel ısınmayla açıklanamaz.

Ama bu anlatım sürekli pompalanıyor. Çünkü korku, itaat üretir.
Tıpkı pandemi döneminde olduğu gibi, “bilimsel otoriteler” adına konuşan yapılar, herkesi susturup tek bir doğruya zorlayabiliyor.

Eleştiren Herkes Bilim Karşıtı mı?

Bu da ayrı bir mesele…
İklim değişikliği söylemini sorgulayan biri hemen ya “bilim karşıtı” ya da “komplo teorisyeni” olarak yaftalanıyor. Oysa bilim dediğimiz şeyin doğasında şüphe, sorgulama ve alternatif görüş vardır.

Ben bir çevre mühendisi olarak doğayı, suyu, temiz havayı çok önemsiyorum. Ancak iklim değişikliğine "iklim krizi" adı verip bu söylemin arkasına saklanarak yürütülen politik ve ekonomik manipülasyonları da görmezden gelemeyiz.

Sonuç olarak: Gerçek Tehlike Algı Yönetimidir

İklim değişiyor mu? Evet. Ama bu yeni değil.
Kriz olarak sunulması ise yeni. Kriz adıyla devletler keriz yerine konulmamalı.
Ve bu kriz anlatısı üzerinden yürütülen küresel yönlendirme, asıl üzerinde düşünmemiz gereken meseledir.

Bu yazdıklarım, tartışılsın diye yazılmıştır.
Körü körüne bir inançla değil, açık bir gözle, serin bir akılla bakalım bu meselelere.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



İklim Savunucuları Aranıyor! İklim Hareketinde Öncü Ol!

İKLİM GÖNÜLLÜSÜYÜZ, GELECEĞE YÜRÜYORUZ

Değerli dostlar,

Artık sadece “düşünen” değil, “eylemde olan” bir nesil var. Bizler yalnızca çevre sorunlarını konuşan değil, iklim krizine karşı bilinçli adımlar atan, umutla ve kararlılıkla hareket eden bir topluluğuz.

Biz İklim Gönüllüsüyüz!
Sadece çevremizi değil, zihniyetleri de dönüştürmek için çalışıyoruz. Her sokak temizliği, her atölye, her farkındalık kampanyası; yeni bir bilinç inşa ediyor.

Biz Çevre Öncüleriyiz!
Bir pankartla, bir mektupla, bir proje fikriyle...
Sessiz çoğunluk adına konuşuyoruz, doğa için kalpten gelen sesimizle yola çıkıyoruz.

Biz Gelecek İçin Görevliyiz!
Bu dünyayı emanet değil, görev olarak görüyoruz.
Görevimiz ne mi? Karbonu azaltmak, doğayı korumak, sürdürülebilirliği hayata geçirmek.

Biz İklim Sözcüsüyüz!
Bazen bir okul kürsüsünde, bazen bir belediye salonunda, bazen bir podcast kaydında…
Doğanın dili oluyoruz.

Biz İklim Savaşçısıyız!
Silahımız bilgi, kalkanımız dayanışma, stratejimiz sürdürülebilirliktir.
Bilimle, eğitimle, nezaketle mücadele ediyoruz.

Biz İklim Kahramanıyız!
Ve biliyoruz ki kahramanlık; pelerin takmak değil, küçük ama etkili adımlar atmaktır.
Bir fidan dikmekle, bir çocuğa çevre sevgisini aşılamakla başlar kahramanlık.

İklim Okulu olarak biz; bilgiyi, eyleme dönüştürenlerin okuluyuz.
İklim dostu bireyler, yeşil fikirli gençler, değişimin sesi olan herkes için buradayız.

Şimdi senden beklenen, bu çağrıya kulak vermen:
Sen de İklim Gönüllüsü ol!
Geleceği birlikte inşa edelim.